Geçen Ağustos ayında ucuz havayolu Myair’le Bergamo’ya inip yaptığım on günlük İtalya turunun üzerinden bir yıl geçmeden, İtalya’nın renkli mimarisiyle enerji veren kumsalları tekrar rüyalarıma girmeye başladı. Myair'in sitesini (www.myair.com) karıştırırken Bari uçuşlarının başladığını gördüm, takdir ettim.
Bir yandan da babam epeydir sıkılıyor, ofluyor, çaycıdan ayakkabıcıya herkesten şikayet ediyordu. Onun da gezi zamanının geldiğine karar verdim. Yine ucuz bilet peşinde Myair.com'da geçen uzun saatler başladı benim için... Bir buçuk ay sonrasına iki kişi 250 EUR'ya İstanbul-Bari-İstanbul bileti buldum, hemen aldım.Uçağın Bari'ye inmesine rağmen, bu şehrin etrafında çok da görmeye değer bir yer bulduğumu söyleyemem. Bu yüzden, Bari'den trenle bir yerlere gitmeye karar verdim. En idale, Napoli'yi merkez yapıp her gün çevresindeki küçük tatil kasabalarını gezmekti...
Napoli'ye varana kadarki yolculuğumuz epey uzun sürdü. Myair'in uçtuğu Sabiha Gökçen'e ulaşmak bile 2 saate yakın sürdü. Ardından gece treniyle Caserta aktarmalı Napoli'ye doğru yola çıktık. O da yaklaşık 5 saat sürdü. Sabaha karşı Napoli'deydik.
Bu kez ne Couchsurfing, ne hostel aradım, otelde double oda buldum. Fiyatlar fena sayılmaz, hatta Napoli konaklama konusunda İtalya ortalamasına göre ucuz. Kaldığımız otelin internet sitesinde “4 yıldızlı otel” yazıyordu, ancak vardığımızda 4 yıldızlı bir “Bed & Breakfast” olduğunu gördük. “Napoli Centrale Hotel” şehrin tam göbeğinde, tren garının hemen önündeki “piazza”da (meydan) bulunuyor. Bununla birlikte aynı bölgede en az 30 otel daha var. Yine İtalya ortalamasına göre düşük sayılacak paralarla hizmet veriyorlar.
Otel saat 10’dan önce ziyaretçi kabul etmediğinden Napoli’deki ilk günümüzde sabah erkenden dolaşmaya başladık. Önce limana doğru yürüdük, sonra kaybolduk ve otobüse binip gara, ardından yine otobüsle limana gittik.
Selanik gibi Napoli de biz Türklere hemen İzmir’i hatırlattı. Aynı İzmir gibi uzun bir “kordon boyu” var. Ancak Napoli’de deniz kıyısı boyunca çok daha fazla kale ve başka tarihi yapıya rastlamak olası.
Sabahı geride bırakıp, güneş de epey yükselince, soluğu buzlu limonata (ortaokulda aldığımız Meybuz’ların açığı) satan seyyar satıcıda aldık. Bardağına 2 EUR verdik, ancak gerçekten hoşumuza gitti. Limonatayı satan Hintliydi. Bu arada İtalyan bir seyyar satıcıyla karşılaştığımızı hatırlamıyorum.
Kıyıda bulunan Castel dell'Ovo 12. yüzyılda yapılmış. Kıyıda, sanırım yapay bir yarımada üzerinde Kalenin hemen dibinde bir sürü restaurant var. Küçük meydanıyla bu “ada”da yer alan restaurantlar da fazlasıyla Kumkapı Meydanı’nı hatırlatıyor.
Sabah dikkatimizi çeken bir diğer şey bir çok dünya şehri gibi İstanbul’da da hizmet veren “Daily City Tour” (üstü açık, iki katlı kırmızı turistik otobüsler) otobüslerinin tekne versiyonuydu. Otobüslerle tamamen aynı renklere boyanan teknenin üzerine “Coast Sightseeing” (sahil turu) yazılmış.
Napoli denince akla gelen ilk şey hırsızlık.
Şehre saat altıda vardığımızdan dolayı başımıza epey bir şey gelir diye bekledim. Hatta etrafı görmek için o saatte garın önündeki “Piazza Garibaldi”de (Garibaldi Meydanı) bir tur attığımızda “İtalya”dan başka herşeyle karşılaştık.
Zencilerin (daha sonra hepsinin Senegalli olduğunu öğrendik) açtıkları ıvır zıvır satan tezgahlar, yine Hintlilerin tezgahları ve ellerinde sattığı cep telefonları, notebook’lar, sokakta uyuyan evsizler... Tüm bunlar bizi fazlasıyla tedirgin etti. Ancak Napoli’deki beş gün boyunca hiçbir sorunla karşılaşmadık. Birkaç kez etrafımızın yankesicilerle sarıldığını ya da yakınımızda olduklarını hissettiğimizi söyleyebilirim. Ancak sanırım, bizden iş çıkmayacağını tahmin etmişlerdir. Ne de olsa Türküz!
Napoli’nin ara sokakları da çok tehlikeli görünmüyor. Beş gün boyunca yemeğimizi ara sokaklardaki küçük restaurantlarda yedik, yine hiçbir sorunla karşılaşmadık. Anladığım kadarıyla Napoli’nin adı çıkmış, bundan öte bir durum yok.
Şehirde çok sayıda müze var. İtalya tarihi birikim anlamında en zengin ülkelerden biri olduğundan, Napoli de bundan nasibini almış. Özellikle Pompei Antik Şehri’nden çıkarılan çok sayıda kalıntı Napoli’deki müzelerde sergileniyor.
Gece hayatının olması gerekenden zayıf olduğunu söyleyebilirim. Çok sayıda kahve varken, bar ve gençler için benzer yerler az sayıda ve dağınık. Ancak yemek konusunda hiçbir şey söylemeye gerek yok. İtalyan mutfağı dünyanın en iyi mutfaklarından biri. Biz de beş gün boyunca İtalya'nın bu nimetinden fazlasıyla yararlandık.
Ulaşım otobüslerle sağlanıyor. “1” numaralı otobüs şehrin en önemli caddelerinden geçip Piazza Garibaldi (tren garı) üzerinden limana ulaşıyor. Yine hemen her yere otobüslerle ulaşılabiliyor.
Napoli’nin metrosu da var. Ayrıca banliyö treni metro şeklinde yerin altına inşa edilmiş, zaman zaman yukarı çıkıyor. Taksiler ise tüm Avrupa’da olduğu gibi oldukça pahalı. Rusya, Ukrayna ya da Hindistan, Çin taraflarına gidenler varsa, taksi fiyatları o taraflarla karşılaştırılmayacak kadar yüksek. İstanbul’la karşılaştırırsak aynı mesafe için hemen hemen dört katını ödüyorsunuz.
Dört gece boyunca Napoli’de kalmamıza rağmen şehri ilk günün dışında çok fazla gezemedik. Her gün farklı bir yere, Capri Adası, Costiera Amalfitana ve antik şehir Pompei’ye çok daha fazla zaman ayırdık.
Napoli, İtalya'nın güney ucunda bulunuyor. Güney İtalya'nın en merkezi noktası ve önemli bir limanı olduğundan buradan Sicilya ve Sardunya'ya feribotlar sürekli işliyor. Uçakla ulaşım için Alitalia'nın aktarmalı uçuşuyla Napoli'ye uçulabilir, ya da Bari ve Roma'ya inip 3 saatlik tren yolculuğu yapabilirsiniz.
Ayrıntılı bilgi için:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Napoli (Türkçe)
http://en.wikipedia.org/wiki/Naples,_Italy (İngilizce)
http://www.comune.napoli.it/flex/cm/pages/ServeBLOB.php/L/IT/IDPagina/1 (Napoli'nin resmi web sitesi)
Yazının devamı: CAPRI ADASI
Bir yandan da babam epeydir sıkılıyor, ofluyor, çaycıdan ayakkabıcıya herkesten şikayet ediyordu. Onun da gezi zamanının geldiğine karar verdim. Yine ucuz bilet peşinde Myair.com'da geçen uzun saatler başladı benim için... Bir buçuk ay sonrasına iki kişi 250 EUR'ya İstanbul-Bari-İstanbul bileti buldum, hemen aldım.Uçağın Bari'ye inmesine rağmen, bu şehrin etrafında çok da görmeye değer bir yer bulduğumu söyleyemem. Bu yüzden, Bari'den trenle bir yerlere gitmeye karar verdim. En idale, Napoli'yi merkez yapıp her gün çevresindeki küçük tatil kasabalarını gezmekti...
Napoli'ye varana kadarki yolculuğumuz epey uzun sürdü. Myair'in uçtuğu Sabiha Gökçen'e ulaşmak bile 2 saate yakın sürdü. Ardından gece treniyle Caserta aktarmalı Napoli'ye doğru yola çıktık. O da yaklaşık 5 saat sürdü. Sabaha karşı Napoli'deydik.
Bu kez ne Couchsurfing, ne hostel aradım, otelde double oda buldum. Fiyatlar fena sayılmaz, hatta Napoli konaklama konusunda İtalya ortalamasına göre ucuz. Kaldığımız otelin internet sitesinde “4 yıldızlı otel” yazıyordu, ancak vardığımızda 4 yıldızlı bir “Bed & Breakfast” olduğunu gördük. “Napoli Centrale Hotel” şehrin tam göbeğinde, tren garının hemen önündeki “piazza”da (meydan) bulunuyor. Bununla birlikte aynı bölgede en az 30 otel daha var. Yine İtalya ortalamasına göre düşük sayılacak paralarla hizmet veriyorlar.
Otel saat 10’dan önce ziyaretçi kabul etmediğinden Napoli’deki ilk günümüzde sabah erkenden dolaşmaya başladık. Önce limana doğru yürüdük, sonra kaybolduk ve otobüse binip gara, ardından yine otobüsle limana gittik.
Selanik gibi Napoli de biz Türklere hemen İzmir’i hatırlattı. Aynı İzmir gibi uzun bir “kordon boyu” var. Ancak Napoli’de deniz kıyısı boyunca çok daha fazla kale ve başka tarihi yapıya rastlamak olası.
Sabahı geride bırakıp, güneş de epey yükselince, soluğu buzlu limonata (ortaokulda aldığımız Meybuz’ların açığı) satan seyyar satıcıda aldık. Bardağına 2 EUR verdik, ancak gerçekten hoşumuza gitti. Limonatayı satan Hintliydi. Bu arada İtalyan bir seyyar satıcıyla karşılaştığımızı hatırlamıyorum.
Kıyıda bulunan Castel dell'Ovo 12. yüzyılda yapılmış. Kıyıda, sanırım yapay bir yarımada üzerinde Kalenin hemen dibinde bir sürü restaurant var. Küçük meydanıyla bu “ada”da yer alan restaurantlar da fazlasıyla Kumkapı Meydanı’nı hatırlatıyor.
Sabah dikkatimizi çeken bir diğer şey bir çok dünya şehri gibi İstanbul’da da hizmet veren “Daily City Tour” (üstü açık, iki katlı kırmızı turistik otobüsler) otobüslerinin tekne versiyonuydu. Otobüslerle tamamen aynı renklere boyanan teknenin üzerine “Coast Sightseeing” (sahil turu) yazılmış.
Napoli denince akla gelen ilk şey hırsızlık.
Şehre saat altıda vardığımızdan dolayı başımıza epey bir şey gelir diye bekledim. Hatta etrafı görmek için o saatte garın önündeki “Piazza Garibaldi”de (Garibaldi Meydanı) bir tur attığımızda “İtalya”dan başka herşeyle karşılaştık.
Zencilerin (daha sonra hepsinin Senegalli olduğunu öğrendik) açtıkları ıvır zıvır satan tezgahlar, yine Hintlilerin tezgahları ve ellerinde sattığı cep telefonları, notebook’lar, sokakta uyuyan evsizler... Tüm bunlar bizi fazlasıyla tedirgin etti. Ancak Napoli’deki beş gün boyunca hiçbir sorunla karşılaşmadık. Birkaç kez etrafımızın yankesicilerle sarıldığını ya da yakınımızda olduklarını hissettiğimizi söyleyebilirim. Ancak sanırım, bizden iş çıkmayacağını tahmin etmişlerdir. Ne de olsa Türküz!
Napoli’nin ara sokakları da çok tehlikeli görünmüyor. Beş gün boyunca yemeğimizi ara sokaklardaki küçük restaurantlarda yedik, yine hiçbir sorunla karşılaşmadık. Anladığım kadarıyla Napoli’nin adı çıkmış, bundan öte bir durum yok.
Şehirde çok sayıda müze var. İtalya tarihi birikim anlamında en zengin ülkelerden biri olduğundan, Napoli de bundan nasibini almış. Özellikle Pompei Antik Şehri’nden çıkarılan çok sayıda kalıntı Napoli’deki müzelerde sergileniyor.
Gece hayatının olması gerekenden zayıf olduğunu söyleyebilirim. Çok sayıda kahve varken, bar ve gençler için benzer yerler az sayıda ve dağınık. Ancak yemek konusunda hiçbir şey söylemeye gerek yok. İtalyan mutfağı dünyanın en iyi mutfaklarından biri. Biz de beş gün boyunca İtalya'nın bu nimetinden fazlasıyla yararlandık.
Ulaşım otobüslerle sağlanıyor. “1” numaralı otobüs şehrin en önemli caddelerinden geçip Piazza Garibaldi (tren garı) üzerinden limana ulaşıyor. Yine hemen her yere otobüslerle ulaşılabiliyor.
Napoli’nin metrosu da var. Ayrıca banliyö treni metro şeklinde yerin altına inşa edilmiş, zaman zaman yukarı çıkıyor. Taksiler ise tüm Avrupa’da olduğu gibi oldukça pahalı. Rusya, Ukrayna ya da Hindistan, Çin taraflarına gidenler varsa, taksi fiyatları o taraflarla karşılaştırılmayacak kadar yüksek. İstanbul’la karşılaştırırsak aynı mesafe için hemen hemen dört katını ödüyorsunuz.
Dört gece boyunca Napoli’de kalmamıza rağmen şehri ilk günün dışında çok fazla gezemedik. Her gün farklı bir yere, Capri Adası, Costiera Amalfitana ve antik şehir Pompei’ye çok daha fazla zaman ayırdık.
Napoli, İtalya'nın güney ucunda bulunuyor. Güney İtalya'nın en merkezi noktası ve önemli bir limanı olduğundan buradan Sicilya ve Sardunya'ya feribotlar sürekli işliyor. Uçakla ulaşım için Alitalia'nın aktarmalı uçuşuyla Napoli'ye uçulabilir, ya da Bari ve Roma'ya inip 3 saatlik tren yolculuğu yapabilirsiniz.
Ayrıntılı bilgi için:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Napoli (Türkçe)
http://en.wikipedia.org/wiki/Naples,_Italy (İngilizce)
http://www.comune.napoli.it/flex/cm/pages/ServeBLOB.php/L/IT/IDPagina/1 (Napoli'nin resmi web sitesi)
Yazının devamı: CAPRI ADASI
Yazın için çok teşekkür ederim...
YanıtlaSilNapolinin hırsızlık denince akla gelen ilk yer olduğunu söylemişsin..Gerçekten o kadar tehlikeli bir yer mi ?
Moskova, Mexico City, Bombey ve Nairobi için dünyanın en tehlikeli yeri demişlerdi ve ben hiçbir sorun yaşamamıştım... Napoli'de de aynı şey oldu. Gayet güzel Akdeniz kasabası havasında ama kocaman bir şehir... Bir de İstanbullu olunca, çok büyük tehlike arz etmiyor hiçbir yer galiba. :)
YanıtlaSilYAZINIZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM ,BAYA YARDIMCI OLDUNUZ.OCAK AYINDA ÇOCUKLARLAR NAPOLİ-ROMA GEZİSİ PLANLAMIŞTIK,YAZINIZI OKUMASAYDIM NEREDEYSE VAZ GEÇİYORDUK NAPOLİYE GİTMEKTEN KISACASI KORKTUK:))
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı yazmissiniz bu ayin sonunda çocuklarimla gidicem 2 gün roma 2 gün Napoli ayarladık
YanıtlaSilYazı için çok teşekürler
YanıtlaSilYazı için çok teşekürler
YanıtlaSil