Mayıs sonunda babamla birlikte çıktığım Napoli merkezli Güney İtalya gezimin en önemli durağı kuşkusuz Capri Adası oldu. Ada, ziyaretçilerini kelimenin tam anlamıyla "çarpıyor". Ancak bunun nedeni yalnızca bölgenin en ünlü dinlenme noktası olması değil; Capri taşıdığı tarih ve kültürel birikimle gerçekten insanın beklediğinden fazlasını sunuyor.
Capri için Napoli’den pek çok firma feribot ve deniz otobüsü seferleri düzenliyor. Seferler günlere göre firmalar arasında paylaştırılmış. Ayrıca aynı gün sefer düzenleyen firmalar da var. Dolayısıyla ada ile anakara arasında hemen hemen saat başı ulaşım mümkün.
Babamla yerini epey aradıktan sonra Capri’ye feribotların kalktığı “Porto di Massa”yı bulduk. Firmalar arasında epey karşılaştırma yaptık. Fiyatlar ve hizmet aynı, ancak kalkış saatleri arasında fark var.
Pazar günü sefer düzenleyen “Caremar”dan gidiş dönüş biletlerimizi aldık. Altında araba taşıyan daha büyükçe feribotların gidiş dönüş kişi başı ücreti 20 EUR. Hızlı feribot diye geçen, bizdeki deniz otobüsleri ise yine gidiş dönüş yaklaşık 30 EUR.
Feribot Porto di Massa’dan kalkıyor. Hızı düşük olduğundan güvertede oturmak mümkün, ki zaten bütün yolcular güvertedeydi. Ortam fazlasıyla bizdeki ada vapurlarını hatırlatıyor. Yolculuk Vezüv Yanardağı’nın gölgesinde güneye doğru, yaklaşık bir buçuk saat sürüyor.
Yolculuk boyunca epey canımız sıkıldı. Sık sık ekspresso içtik, İtalyanlarla sohbet ettik. Mali polis olduğunu söyleyen soğuk bir adam, turuncu pantolonlu “tipik” bir İtalyan feribotta tanıştıklarımız arasındaydı.
Caremar’ın feribotu Capri’nin en büyük limanı Porto Grande’ye yanaşıyor. Porto Grande tamamen limandan ve üç beş restaurant ile hediyelik eşya dükkanından ibaret. Yolcu feribotlarının yanaştığı bir “ticari” ve özel yatların yanaştığı bir “turistik” iskele var. Bunun yanında kıyıdaki restaurantlar, çay salonları ve yukarı çıkan finükülerin dışında kayda değer bir şey yok. Tabii bir de kuzeydeki gibi kocaman taşlardan oluşan halka açık plaj.
Porto Grande’den epey dik bir yamacın yukarısında bulunan, adanın merkezinden Capri’ye yürümek istemiyorsanız, tek ulaşım finüküler. Bütün biletler 1.10 EUR. Aldığınız biletleri otobüslerde de kullanabiliyorsunuz. Ayrıca 6 EUR’ya günlük sınırsız bilet almak da mümkün. Biz tek tek bilet aldık, ancak günün sonunda zararlı çıktık. Otobüslerle ulaşım oldukça hızlı olduğundan sınırsız bilet alıp sürekli otobüs değiştirmek daha mantıklı.
Finükülerin içi İstanbul’daki Kabataş-Taksim hattında olduğu gibi yükselen basamaklar şeklinde yapılmış. Ancak burada her basamak ayrı bir kompartman, aralarında geçiş yok. Epey düşündüm, açıkçası neden böyle yapıldığını anlayamadım. Ancak Napoli’deki finükülerler de aynı biçimdeydi, alışkanlıktan olsa gerek.
Yukarı vardığınız anda inanılmaz bir manzara bekliyor sizi. Biz de şaşkınlık içinde çıktık bu manzaranın tamamen görülebildiği küçük “piazza”ya. Bütün Porto Grande ayaklarınız altında...
Durum böyle olunca finükülerin hemen üzerindeki küçük meydan fotoğraf çektirenlerle dolu.
Hemen karşısında bir Prada dükkanı var, onun yanında da yine çeşitli lüks markaların mağazaları uzanıyor. Bir İtalya klasiği dondurmalarımızı aldıktan sonra adanın güneyine, yine aşağı taraflarına doğru, Via Krupp’a ilerledik.
Via Krupp, Capri’den adanın güney ucuna, Grande Marina’nın tam tersi istikamete uzanan dar bir sokak. Sokak boyunca oldukça renkli, her birinin önünde dakikalarınızı geçirebileceğiniz dükkanlar var. Napoli’de buzlu limonata aldığımız dükkanlardan birine denk geldik, bu kez 3’e EUR’ya birer bardak daha aldık, yolumuza devam ettik.
Via Krupp, Rus yazar Maksim Gorki’nin sürgün yıllarında adada geçirdiği yıllarda yaşadığı evlerden birine uzanıyor. Ev gerçekten adanın en güzel noktalarından birinde. Sağdan Akdeniz’i görürken, sol tarafından "Faraglioni"'yi (Capri Adası’nın ünlü kayaları) görmek mümkün.
Maksim Gorki’nin yıllarını geçirdiği ev bugün otel olarak, “Villa Krupp” adıyla işletiliyor. Babam Rus yazar konusunda bilgili ve oldukça ilgili olduğundan resepsiyondaki yaşlı teyzeye epey soru sordu. Ancak teyze her soruyu “internet’te bilgi var” diye yanıtlayınca bozuldu.
Görünen o ki ne Rus devleti ne de edebiyat severler evi sahiplenmemiş, hatta umursamıyorlar bile. Yaşlı teyzeyi yanlış anlamadıysam, Lenin de Capri Adası’nı ve bu evi ziyaret etmiş.
Via Krupp’tan geri, Capri’ye uzanan yol boyunca enteresan bitkilerle karşılaştık. Ayrıca Capri’de her köşe başında üç beş kertenkele görmek mümkün!
Capri’den otobüsle adanın diğer büyük merkezi Anacapri’ye gittik. Yolculuk yaklaşık 15 dakika sürüyor. Otobüs tüm yolu uçurumun kıyısına inşa edilen yoldan gidiyor ve yol boyunca kuşbakışı Porte Grande’yi görüyorsunuz. Bir ara babam durumdan epey keyiflendi, coşkuya kapıldı. Doğuştan coşkulu İtalyanlar bile duruma şaşırdı.
Anacapri’de ilk bulduğumuz restaurant’a oturduk. Pizza ile beraber “limoncello” söyledik. Limoncello’nun buzlu limonatalardan olduğunu tahmin ettim, ancak tamamen alakasız bir şeymiş.
Limoncello dedikleri votkayla kanyak arası, hatta rakıyla ispirto arası bir şey! İçki içmediğimden birkaç damla aldım, limoncello’nun kolonya tadıyla iyice vazgeçtim. Daha sonra şişesine bir yerde denk geldim, alkol oranı %30 olan bir içkiymiş! Kolonya tadından belliydi zaten...
Anacapri, adanın aşağı tarafındaki Capri’den daha renkli, daha canlı. İtalyan sahil kasabalarının ünlü pastel renkleri burada kendini daha fazla hissettiriyor. Yol boyunca yorgunluğumuzu unutturan bir sürü şeye rastladık.
Anacapri’nin sonundan tüm yollar denizkıyısına gidiyor. Bu yollardan en ideali “Costa Azurra” ya doğru, kuzeye uzanan yol.
Costa Azurra, Capri Adası’nın belki kendi kadar ünlü “Grotta Azurra”sının (Mavi Mağara) bulunduğu kayalık. Anacapri’den buraya otobüsle ulaşmak mümkün. Ancak biz bir kere yola çıkmış bulunduk. Yol dar sokaklardan, önce asfalta, ardından bir köy yoluna ve en sonunda üzerinde adam gibi ilerlemek mümkün olmayan bir patikaya dönüştü. Babam bir ara pes etti, artık ilerleyemeyeceğim dedi. Ancak denize ne kadar yaklaştığımızı görünce devam ettik.
Patikaya varana kadar bir sürü triportör (üç tekerlekli kamyonetlerden) ve scooter gördük. Bozuk yollar da eklenince, Capri’nin Hindistan yollarından hiçbir farklı kalmadı.
Küçük mağaraya tek ulaşım sandallarla. Zaten üzerinde yürüyecek bir yer yok, deniz içeriye doğru devam ediyor. Sandallar kişi başı 10 EUR istediğinden, üstelik yolculuk iki dakika bile sürmediğinden girmemeye karar verdik. Ancak “It Started In Naples” filmini izlediyseniz mağaranın görülmeye değer olduğunu anlarsınız.
(Mağaranın içten görünüşü... Wikipedia'dan)Sandallar hem kıyıdan hem de ada etrafında gezinti yapan daha büyük teknelerden ziyaretçileri alarak mağaraya götürüyorlar. Ancak içeride 5 dakika bile kalmıyorlar.
Dönüş yolunu yürümek aklımızın ucundan bile geçmedi, önce Anacapri’ye oradan Capri ve Porto Grande’ye otobüsle döndük. Porto Grande’deki halk plajında yaklaşık 3-4 saat uyuduk. Babam denize girdi, ancak İtalya’nın “meşhur” kayalık plajları bana hiç tad vermediğinden uyumayı tercih ettim.
Napoli’ye yine Caremar’ın hızlı feribotuyla döndük. Dönüş yolu bu kez bir saatten az sürdü.
Capri Adası’nın bana Ağustos’taki Kuzey İtalya turum kadar tad verdiğini söyleyemem. Ancak kesinlikle görülmesi gereken bir nokta. En önemlisi, ada sanıldığı kadar pahalı değil. Otellerde çift kişilik odalar 70 EUR civarında. Ancak biraz ararsanız 40 EUR’ya kadar oda bulmak olası, ki bu iki kişinin hostel’e ödeyeceği ücret kadar.
Yemeği ise bir öğünde kişi başı aşağı yukarı 10 EUR'ya getirebilirsiniz. Ayrıca sokak aralarında 3.50 EUR'ya pizza alabileceğiniz küçük dükkanlar var.
Capri Adası, İtalya'nın güneyindeki Sorrento yarımadasının güneybatısında bulunuyor. Adaya pek çok yerden ulaşım mümkün. Ancak en fazla seçenek Napoli'de bulabilirsiniz. Bu arada varsıl gezginler için hatırlatmakta yarar var, Napoli - Capri arasında helikopter taksi de var. Feribotla yolculuk yaklaşık bir buçuk saat, denizotobüsü 50 dakika ve helikopter yolculuğu 15 dakika sürüyor.
Biz gitmeden çok fazla araştırmadık ve hemen hemen yarım gün geçirdik. Ancak Capri Adası'na rahatlıkla iki gününüzü ayırabilirsiniz.
Ayrıntılı bilgi için:
www.capri.net (Capri Adası'yla ilgili oldukça detaylı bir rehber site)
http://en.wikipedia.org/wiki/Capri
Yazının devamı: COSTIERA AMALFITANA
Capri için Napoli’den pek çok firma feribot ve deniz otobüsü seferleri düzenliyor. Seferler günlere göre firmalar arasında paylaştırılmış. Ayrıca aynı gün sefer düzenleyen firmalar da var. Dolayısıyla ada ile anakara arasında hemen hemen saat başı ulaşım mümkün.
Babamla yerini epey aradıktan sonra Capri’ye feribotların kalktığı “Porto di Massa”yı bulduk. Firmalar arasında epey karşılaştırma yaptık. Fiyatlar ve hizmet aynı, ancak kalkış saatleri arasında fark var.
Pazar günü sefer düzenleyen “Caremar”dan gidiş dönüş biletlerimizi aldık. Altında araba taşıyan daha büyükçe feribotların gidiş dönüş kişi başı ücreti 20 EUR. Hızlı feribot diye geçen, bizdeki deniz otobüsleri ise yine gidiş dönüş yaklaşık 30 EUR.
Feribot Porto di Massa’dan kalkıyor. Hızı düşük olduğundan güvertede oturmak mümkün, ki zaten bütün yolcular güvertedeydi. Ortam fazlasıyla bizdeki ada vapurlarını hatırlatıyor. Yolculuk Vezüv Yanardağı’nın gölgesinde güneye doğru, yaklaşık bir buçuk saat sürüyor.
Yolculuk boyunca epey canımız sıkıldı. Sık sık ekspresso içtik, İtalyanlarla sohbet ettik. Mali polis olduğunu söyleyen soğuk bir adam, turuncu pantolonlu “tipik” bir İtalyan feribotta tanıştıklarımız arasındaydı.
Caremar’ın feribotu Capri’nin en büyük limanı Porto Grande’ye yanaşıyor. Porto Grande tamamen limandan ve üç beş restaurant ile hediyelik eşya dükkanından ibaret. Yolcu feribotlarının yanaştığı bir “ticari” ve özel yatların yanaştığı bir “turistik” iskele var. Bunun yanında kıyıdaki restaurantlar, çay salonları ve yukarı çıkan finükülerin dışında kayda değer bir şey yok. Tabii bir de kuzeydeki gibi kocaman taşlardan oluşan halka açık plaj.
Porto Grande’den epey dik bir yamacın yukarısında bulunan, adanın merkezinden Capri’ye yürümek istemiyorsanız, tek ulaşım finüküler. Bütün biletler 1.10 EUR. Aldığınız biletleri otobüslerde de kullanabiliyorsunuz. Ayrıca 6 EUR’ya günlük sınırsız bilet almak da mümkün. Biz tek tek bilet aldık, ancak günün sonunda zararlı çıktık. Otobüslerle ulaşım oldukça hızlı olduğundan sınırsız bilet alıp sürekli otobüs değiştirmek daha mantıklı.
Finükülerin içi İstanbul’daki Kabataş-Taksim hattında olduğu gibi yükselen basamaklar şeklinde yapılmış. Ancak burada her basamak ayrı bir kompartman, aralarında geçiş yok. Epey düşündüm, açıkçası neden böyle yapıldığını anlayamadım. Ancak Napoli’deki finükülerler de aynı biçimdeydi, alışkanlıktan olsa gerek.
Yukarı vardığınız anda inanılmaz bir manzara bekliyor sizi. Biz de şaşkınlık içinde çıktık bu manzaranın tamamen görülebildiği küçük “piazza”ya. Bütün Porto Grande ayaklarınız altında...
Durum böyle olunca finükülerin hemen üzerindeki küçük meydan fotoğraf çektirenlerle dolu.
Hemen karşısında bir Prada dükkanı var, onun yanında da yine çeşitli lüks markaların mağazaları uzanıyor. Bir İtalya klasiği dondurmalarımızı aldıktan sonra adanın güneyine, yine aşağı taraflarına doğru, Via Krupp’a ilerledik.
Via Krupp, Capri’den adanın güney ucuna, Grande Marina’nın tam tersi istikamete uzanan dar bir sokak. Sokak boyunca oldukça renkli, her birinin önünde dakikalarınızı geçirebileceğiniz dükkanlar var. Napoli’de buzlu limonata aldığımız dükkanlardan birine denk geldik, bu kez 3’e EUR’ya birer bardak daha aldık, yolumuza devam ettik.
Via Krupp, Rus yazar Maksim Gorki’nin sürgün yıllarında adada geçirdiği yıllarda yaşadığı evlerden birine uzanıyor. Ev gerçekten adanın en güzel noktalarından birinde. Sağdan Akdeniz’i görürken, sol tarafından "Faraglioni"'yi (Capri Adası’nın ünlü kayaları) görmek mümkün.
Maksim Gorki’nin yıllarını geçirdiği ev bugün otel olarak, “Villa Krupp” adıyla işletiliyor. Babam Rus yazar konusunda bilgili ve oldukça ilgili olduğundan resepsiyondaki yaşlı teyzeye epey soru sordu. Ancak teyze her soruyu “internet’te bilgi var” diye yanıtlayınca bozuldu.
Görünen o ki ne Rus devleti ne de edebiyat severler evi sahiplenmemiş, hatta umursamıyorlar bile. Yaşlı teyzeyi yanlış anlamadıysam, Lenin de Capri Adası’nı ve bu evi ziyaret etmiş.
Via Krupp’tan geri, Capri’ye uzanan yol boyunca enteresan bitkilerle karşılaştık. Ayrıca Capri’de her köşe başında üç beş kertenkele görmek mümkün!
Capri’den otobüsle adanın diğer büyük merkezi Anacapri’ye gittik. Yolculuk yaklaşık 15 dakika sürüyor. Otobüs tüm yolu uçurumun kıyısına inşa edilen yoldan gidiyor ve yol boyunca kuşbakışı Porte Grande’yi görüyorsunuz. Bir ara babam durumdan epey keyiflendi, coşkuya kapıldı. Doğuştan coşkulu İtalyanlar bile duruma şaşırdı.
Anacapri’de ilk bulduğumuz restaurant’a oturduk. Pizza ile beraber “limoncello” söyledik. Limoncello’nun buzlu limonatalardan olduğunu tahmin ettim, ancak tamamen alakasız bir şeymiş.
Limoncello dedikleri votkayla kanyak arası, hatta rakıyla ispirto arası bir şey! İçki içmediğimden birkaç damla aldım, limoncello’nun kolonya tadıyla iyice vazgeçtim. Daha sonra şişesine bir yerde denk geldim, alkol oranı %30 olan bir içkiymiş! Kolonya tadından belliydi zaten...
Anacapri, adanın aşağı tarafındaki Capri’den daha renkli, daha canlı. İtalyan sahil kasabalarının ünlü pastel renkleri burada kendini daha fazla hissettiriyor. Yol boyunca yorgunluğumuzu unutturan bir sürü şeye rastladık.
Anacapri’nin sonundan tüm yollar denizkıyısına gidiyor. Bu yollardan en ideali “Costa Azurra” ya doğru, kuzeye uzanan yol.
Costa Azurra, Capri Adası’nın belki kendi kadar ünlü “Grotta Azurra”sının (Mavi Mağara) bulunduğu kayalık. Anacapri’den buraya otobüsle ulaşmak mümkün. Ancak biz bir kere yola çıkmış bulunduk. Yol dar sokaklardan, önce asfalta, ardından bir köy yoluna ve en sonunda üzerinde adam gibi ilerlemek mümkün olmayan bir patikaya dönüştü. Babam bir ara pes etti, artık ilerleyemeyeceğim dedi. Ancak denize ne kadar yaklaştığımızı görünce devam ettik.
Patikaya varana kadar bir sürü triportör (üç tekerlekli kamyonetlerden) ve scooter gördük. Bozuk yollar da eklenince, Capri’nin Hindistan yollarından hiçbir farklı kalmadı.
Küçük mağaraya tek ulaşım sandallarla. Zaten üzerinde yürüyecek bir yer yok, deniz içeriye doğru devam ediyor. Sandallar kişi başı 10 EUR istediğinden, üstelik yolculuk iki dakika bile sürmediğinden girmemeye karar verdik. Ancak “It Started In Naples” filmini izlediyseniz mağaranın görülmeye değer olduğunu anlarsınız.
(Mağaranın içten görünüşü... Wikipedia'dan)Sandallar hem kıyıdan hem de ada etrafında gezinti yapan daha büyük teknelerden ziyaretçileri alarak mağaraya götürüyorlar. Ancak içeride 5 dakika bile kalmıyorlar.
Dönüş yolunu yürümek aklımızın ucundan bile geçmedi, önce Anacapri’ye oradan Capri ve Porto Grande’ye otobüsle döndük. Porto Grande’deki halk plajında yaklaşık 3-4 saat uyuduk. Babam denize girdi, ancak İtalya’nın “meşhur” kayalık plajları bana hiç tad vermediğinden uyumayı tercih ettim.
Napoli’ye yine Caremar’ın hızlı feribotuyla döndük. Dönüş yolu bu kez bir saatten az sürdü.
Capri Adası’nın bana Ağustos’taki Kuzey İtalya turum kadar tad verdiğini söyleyemem. Ancak kesinlikle görülmesi gereken bir nokta. En önemlisi, ada sanıldığı kadar pahalı değil. Otellerde çift kişilik odalar 70 EUR civarında. Ancak biraz ararsanız 40 EUR’ya kadar oda bulmak olası, ki bu iki kişinin hostel’e ödeyeceği ücret kadar.
Yemeği ise bir öğünde kişi başı aşağı yukarı 10 EUR'ya getirebilirsiniz. Ayrıca sokak aralarında 3.50 EUR'ya pizza alabileceğiniz küçük dükkanlar var.
Capri Adası, İtalya'nın güneyindeki Sorrento yarımadasının güneybatısında bulunuyor. Adaya pek çok yerden ulaşım mümkün. Ancak en fazla seçenek Napoli'de bulabilirsiniz. Bu arada varsıl gezginler için hatırlatmakta yarar var, Napoli - Capri arasında helikopter taksi de var. Feribotla yolculuk yaklaşık bir buçuk saat, denizotobüsü 50 dakika ve helikopter yolculuğu 15 dakika sürüyor.
Biz gitmeden çok fazla araştırmadık ve hemen hemen yarım gün geçirdik. Ancak Capri Adası'na rahatlıkla iki gününüzü ayırabilirsiniz.
Ayrıntılı bilgi için:
www.capri.net (Capri Adası'yla ilgili oldukça detaylı bir rehber site)
http://en.wikipedia.org/wiki/Capri
Yazının devamı: COSTIERA AMALFITANA