2.1.16

Boracay, Filipinler (Aralık, 2015)


Filipinler deyince akla ne geliyor? Hemen hemen hiçbir şey değil mi? Belki yoksulluk. Uzak. Aldığımız bir iki kıyafette çıkan 'Made in Philippines' etiketi. Hepsi bu. Biraz ansiklopedik ilginiz, bilginiz varsa, büyük nüfus, ASEAN üyeliği, İspanyol sömürgeciliği, tabii bitmez tsunamiler, depremler.

En azından benim için, bir ay öncesine kadar Filipinler bu bilgilerden ibaretti.

Adriana Sina'nın Boracay şarkısını bilirsiniz, kesin radyoda duymuşsunuzdur. Epeydir hit'ler arasında. Hit olmadan önce de 2-3 yıldır sessiz sedasız çalıyordu orada burada. Benim de herhalde 2 yıldır kulağıma çalınıyor. 'Boracay', bu sözcüğün kulağa çok güzel gelmesinden dolayı Google'lamış, Filipinler'de cennet bir ada olduğunu öğrenmiştim. Birkaç aydır da denk gelirsem giderim, güzel olur diye aklımdan geçiriyordum sık sık.

2015'in sonu, Aralık ayı benim için tamamıyla Türkiye dışında geçirilecek, oradan oraya koşturulacak bir ay oldu. Her yılın aralık ayında işlerimin azaldığını bildiğimden, Asya'da biriken, uzun zamandır aklımda olan işleri hep birlikte aradan çıkarmaya karar vermiştim. Hong Kong'da biten bu uzun yolculuğumun sonunda İstanbul'a, eve dönmektense, biraz daha kalıp, yılbaşına da Asya'da girmeye karar verdim. Bu Boracay'ı görmek için çok iyi bir fırsattı.

Yola çıkarken Boracay üzerine ne bir şeyler okumuş, ne de bilet, otel rezervasyonu yapmıştım. Yılbaşı yoğunluğunu düşünürsek, buna apaçık cahil cesareti diyebilirim.

Hong Kong - Manila biletimi, yolculuğa neredeyse 10 gün kala, Air Asia'dan aldım. Yine Manila - Kalibo (Boracay) biletini de Air Asia'dan buldum. Son dakika olması nedeniyle, bu üç bilete epey para ödedim. Ancak iyi bir planlamayla özellikle Manila-Kalibo-Manila biletinin 70-80 USD'a alınabileceğini sanıyorum.

Boracay bir ada. Hani reklamlarda, haberlerde, filmlerde cennet adalar vardır ya. Tam anlamıyla onlardan. Böyle çok yerde bulundum, ne yazık ki gittiğimde fotoğraftakilerden çok farklı olduğunu gördüm. Ancak Boracay, fotoğraflardaki kadar güzel olan nadir yerlerden.

Yalnız görüntü değil, sıcaklık, nem ve diğer atmosfer unsurları da mükemmel. Belki yılın bu zamanında gittiğim için bana böyle denk geldi. Hava sürekli bulutlu olduğundan, yakıcı, gözleri alan bir güneş yok. Ada olmasına karşın çekilmez bir nem yoktu, muhtemelen bulunduğu noktadaki hava akımları nedeniyle. Deniz sıcaklığı iyi, sanki özel hazırlanmış bir küvet gibi.

Uçuş noktası olan, havalimanının bulunduğu Kalibo, Boracay'a yaklaşık 80 km. uzaklıkta bir şehir. Bilette Kalibo/Boracay yazıyor. Yani Boracay'ın ünü Kalibo'yu çok aşmış. Biliyorsunuz İstanbul'un merkezi ile Sabiha Gökçen Havalimanı arası da yaklaşık 50-60 km. Ancak aklınıza böyle bir yol getirmeyin. Bölgenin altyapısı zayıf. 1 saati geçmemesi gereken yol 2 saati aşıyor. Ancak beklemediğim biçimde organize olmuşlar.

Tek pistli, küçük Kalibo Havalimanı'na indiğinizde, sizi bir sürü transfer firması karşılıyor. Adını yanlış hatırlamıyorsam, en iyisi, en azından en görünürü 'Southwest', ben de biletimi ondan aldım. Yaklaşık 8 USD karşılığında size kombine bir bilet veriyorlar. Bu bilet, Kalibo'dan kuzeye kadar olan 80 km.'lik, yaklaşık 2 saat süren yolu, karşıya Boracay'a geçen tekneyi ve limandan otelinize kadar olan transferi kapsıyor. Size 3 parçadan oluşan bir bilet veriyorlar, ilgili yerlerde tek tek geri veriyorsunuz.

Hemen yanıbaşındaki Malezya ve Endonezya gibi Filipinler'in de sualtı dünyası meşhurdur. Orada olduğum zaman boyunca dalışçılarla defalarca karşılaştım. Adanın turistik bölgesinde sayısız dalış firması var. Yaklaşık 20 USD karşılığında tekneyle sizi dalış noktalarına götürüyorlar, bütün gününüzü orada geçiriyorsunuz. Tabi bu fiyat listesindeki tur fiyatı, dalış araçlarının kiralaması ile ilgili bilgi almadım, hiç niyetim olmadığından.

Dalışa hiç niyetim yok diyorum ya, aslında çok büyük merakım var. Ancak gözlüklerim ileri numara olduğundan, lens takmayı hiç denemediğimden ve şu numaralı dalış gözlüklerini araştırmak için, hayatın kargaşasından fırsat bulamadığımdan, dalışı deneme şansım olmadı.

Bu kadar ilgisizken bile, kendime dalış adına bir şeyler buldum Boracay'da: Helmet diving. Belki biliyorsunuz, belki çok meşhur bir şey, ben ilk defa gördüm. Ancak gerçekten iyi akıl edilmiş, özellikle amatör, bu konuyla hiç ilgisi olmayanların da deneyimleyebilmesi için çok akıllıca bir fikir.

Önceden belirlenmiş iyi bir dalış noktasına bir platform kurmuşlar. Adadan 'helmet diving' satın alıyorsunuz ve sizi buraya taşıyorlar. Bu 'aktiviteye' de 20 USD civarında bir para ödedim. Kumsaldan tekneyle sizi platforma taşıyorlar. Kısacık bir eğitim verdikten sonra suya giriyorsunuz, üzerine hava boruları bağlı kaskı kafanıza geçiriyorlar. Ben oraya gelene kadar izolasyonunu nasıl sağlıyorlar diye düşünmüştüm ama, izolasyonla uzaktan yakından ilgisi yok. Bir filmde görmüştüm, denizaltının alt tarafında bir oda denize açılıyor, içerideki havadan dolayı deniz suyu belli bir seviyenin üzerine çıkmıyordu. Böyle bir mantıkla, kaskın alt tarafındaki su boynunuzdan yukarı çıkmıyor.

Helmet diving'de 4-5 metrelik bir derinlik var. Yani, hiçbir tehlikesi yok anladığım kadarıyla. Ayrıca size dalgıçlar eşlik ediyor, sürekli izliyor, yönlendiriyorlar. Bu su altı 'yürüyüşü' 20 dakika sürüyor. Bir ara dalgıçlardan biri balık yemi verdi, ben balıklarla uğraşırken epey fotoğrafımı, video'mu çekti, eğlenceliydi. Tüm bunların olduğu bir DVD'yi de size ücretsiz veriyorlar.

Boracay'da deniz sürekli oradan oraya giden teknelerle dolu. Bu tekneler helmet diving gibi, bir sürü su aktivitesine turist taşıyor. Su altında ve su üzerinde bir sürü aktivite sunuyor ada. Ayrıca ilgimi çeken bir diğer aktivite, ada etrafındaki helikopter turu oldu. Bir tane Rus bir de yerel, iki firma helikopter turları yapıyor. Turlar standart olarak 10 dakika ve ada etrafında yavaş bir geziyi kapsıyor. Fiyat kişi başı yaklaşık 80 USD. Benzer turların ABD gibi pahalı bir ülkede bile 50-60 USD civarında olduğunu düşünürsek, fiyatın yüksek olduğunu söyleyebilirim.

Ada, konaklama konusunda çok fazla alternatif sunuyor. Uzunca bir kumsalı var. Station 1, 2, 3 diye ayrılmış. İlerledikçe station'lar da ilerliyor. Batı tarafındaki 'White Beach', otellerin bulunduğu bölge. Tüm turistik hayat da, White Beach boyunca devam ediyor. Yaklaşık 6-7 km. uzunluğunda bir kumsal. Kumsal paralelinde, yerlerini yine kumlarla kaplı, 4-5 metre genişliğinde, araba girmeyen bir yol gidiyor. Bunun hemen arkasında da oteller dizili. 6-7 km.'lik şerit boyunca tüm sıra otel, restoran ve kafe-bar. Ayrıca bu şeridin arkasında da yaklaşık 100 metre boyunca geriye doğru otel ve çeşitli dükkanlar dolu. Bu geniş alanı düşününce, şimdilik fazlasıyla, herkese yetecek kadar konaklama olanağı var.

Konaklamada geniş bir alternatif var. 5 yıldızlı çok sayıda otel var. Bunların fiyatları 200-300 USD arasında. Benim de kaldığım, hemen hemen herkesin tercih ettiği alternatif ise, günlüğü 35-50 USD arasında değişen, sahil şehirindeki pansiyonlar. Bu pansiyonlarda odalar oldukça geniş, genellikle 2'şer yatak var. Tuvalet ve duşları odaların içinde. Hemen her otel/pansiyonun girişinde 24 saat açık bir restoran ya da kafe var.

Az önce yazdığım gibi, muhtemelen yılın en yoğun zamanıda, yılbaşında Boracay'daydım. Varışımdan 10 gün önce bile kalacak makul fiyata bir yer bulabildim. Dolayısıyla, yılın diğer zamanlarında hiç zorluk yaşamayacağınızı tahmin ediyorum.

Konaklama için bir ay öncesinden booking.com'dan bakmaya başladım. Her otelde 2 oda kaldı, 3 oda kaldı diyor, sonra da odalar tükeniyordu. Rezervasyonumu yaptığım gün ise, booking.com'da yalnızca pahalı, 5 yıldızlı oteller kalmıştı. O yüzden hostelbookers.com'u denedim, kaldığım iki yataklı, içinde duş ve banyosu olan odayı 50 USD'ye buldum. Sanırım oda normalde 30-35 USD civarında, yoğunluktan dolayı son dakika fiyatları biraz artmış. Ancak sahil şeridinde bulunuyor, ve bahçe kapısından çıktığınızda kumsala adım atıyorsunuz.

Yolda tanıştığım, Lübnan asıllı, Dallas'lı Wahib, kaldığı yeri airbnb.com'dan bulduğunu söyledi, fotoğrafını gösterdi. Pahalı villaların satıldığı reklamlarda göz kamaştırıcı fotoğraflar vardır ya, işte tam olarak öyle bir yer. Denizden biraz uzakta, tepede yer alan villalardan biri ve yeşilliklerin içinden kumsalı, oradan da ufukta uzanan diğer Filipin adalarını görüyor. O da kaldığı oda için 30 USD ödemiş. Kumsala 10 dakikalık bir yürüme mesafesinde.

Boracay deyince, akla dalıştan sonra gelen şey, tartışmasız gece hayatı. Burası kumsal boyunca dizili mekanlardaki gece hayatıyla da tanınıyor. Bu konuda daha önce internet'te biraz bakınmış, Filipinli tanıdıklarıma sormuştum. Hepsi de, eğlence için kesinlikle Boracay diyordu. Özellikle dönem yılbaşı olunca, bu konudaki beklentilerim de üst seviyedeydi.

Ancak söyleyebilirim ki, Boracay herhangi bir yazlık bölgeden fazlasını sunmuyor. Uzun sahil şeridi boyunca sonsuz mekan bulunmasına karşın, bunlardan 4-5 tanesi ciddi anlamda akşamları müziğin, kalabalığın, gençliğin doldurduğu yerlere dönüşüyor. Ancak açıkçası bu Sultanahmet'teki barlar sokağı, ya da Amsterdam'da, New Orleans'ta, Bangkok'ta bir caddede bulabileceğiniz mekanlardan ibaret. Tabi kesinlikle hakkını yememeliyim, mekanların hemen önünde eşsiz bir kumsalın uzanması, araç trafiğinin, gereksiz kalabalığın bulunmaması, alkol kullananların evlerine dönme sorunu yaşamamaları, bunlar hepsi bir araya gelince çok daha keyifli bir yer halini alıyor Boracay.

Sağda solda gördüğünüz reklamlara bakarsanız, Boracay 2014'te Asya'nın en iyi plajı seçilmiş. Yine Filipinler'de bulunan bir başka ada, Palawan'ın da geçtiğimiz yıl dünyanın en iyi plajları sıralamasında birinci sırada olduğunu duymuştum. Açıkçası turizmin geldiğinde çekirge sürüsü gibi önüne geleni çirkinleştirdiğini, kirlettiğini çok iyi bilen, İstanbul'da yaşadığım bölge nedeniyle deneyimlemiş kişilerden biriyim. Dolayısıyla Boracay ve Palawan'ın belki önümüzdeki 5 yıl içinde, doğal güzelliğinden uzaklaşmış, herhangi bir sahilden biri olacağını tahmin ediyorum. Ancak yine de uluslararası oylamalarda birinci sırayı almalarını sonuna kadar hak ediyorlar.

Bu arada, az önce söz ettiğim, Boracay'da 'Island Hopping' turunda tanıştığım Wahib'den bu bölge üzerine epey bilgi aldım. Palawan'ı şöyle bir duymuştum, epey yeni şey öğrendim. Ayrıca Endonezya'daki Gili Trawangan ve daha bir sürü tavsiyede bulundu bu bölge hakkında. Zaten kendisi de Boracay'dan Parawan'a devam ediyormuş iki haftalık tatilinin bundan sonraki bölümünde.

Genel anlamda Boracay'dan olumlu duygularla ayrıldım. Yukarıda yazdığım gibi, Adriana Sina'nın Boracay'ına hemen hemen iki yıldır radyoda denk geliyorum. Özellikle araba kullanırken dinlediğimde içime çoşku veriyor, daha hızlı kullanıyorum. Sık sık kendimi bu şarkıyı mırıldanırken buluyordum. Yıllar önce 2008'de de benzerini yaşamış, defalarca Dalida'nın 'Portofino'sunu dinlendikten sonra, ne yapıp edip İtalya'nın bu küçük kasabasını ziyaret etmiştim. Dolayısıyla, içimde buraya karşı güçlü diyebileceğim bir gelme isteği vardı ve bunu gerçekleştirdim. Bu 'kafamdakini yaptım' hissi bile, benim için başlı başına yeterli.

Geçen yıl, yeni yıla Türk Havayolları'ndan kazandığım bir ödül sayesinde yine çok uzaklarda, Yeni Zelanda ve Hawaii'de, iki defa girmiştim. Boracay'la, belki bu kişisel geleneğimi devam ettirmiş oldum. Hayatıma yeni renkler ve bakış açıları katmış oldum. 2016'ya evden uzakta, bu güzel adada girmek, yıla çok iyi bir başlangıç oldu benim için.

Daha önce Filipinler'e gelmemiştim. Bu sayede gördüğüm ülkelere bir yenisini daha ekledim. Şimdi Manila Havalimanı'nda bunları yazıp, eve dönüş uçağını beklerken yüzümde belli belirsiz bir gülümseme var. Bu, kendime karşı samimi gülümseme bile, Boracay seyahatime başlı başına değecek kazanımlardan biri oldu benim için.






Diğer fotoğraflar için Instagram: bulunmaz